AMSTERDAM

Volkan patladı, dumanları tüm uçuşları iptal ettirdi ama biz son güne kadar ümidimizi kaybetmedik. Uçuşumuzun olduğu gün (22.04.10) Amsterdam Schipol Havaalanı uçuşlara izin verdi. Biz de 2 ay öncesinden aldığımız, nasıl bir havayolu olduğu hakkında hiçbir bilgimiz olmayan Transavia ile saat 21.00'de uçuşumuza başladık. 
Transavia havayolları, KLM ile Air France'ın ortak uçuş yaptığı ucuz bir havayolu firması. Uçak çok temiz ve yepyeniydi. 3.5 saatlik uçuşumuzu, 2 saatlik rötar sonrasında tamamlayarak, saat 01.30'da Amsterdam'a indik.



Son güne kadar gidip gidemeyeceğimiz belli olmadığı için ilk gece için otel rezervasyonu yaptırmamıştık. Uçuşumuz kesinleşince Sabiha Gökçen'de uçağa binmeden önce internetten şehir merkezinde bir otele (Luxer) rezervasyon yaptırdık. 3 saat sonra resepsiyondaki adam bizi bekliyordu (50 €/gece).



 Sabah ilk iş olarak çevredeki bir cafede kahvaltı ettik


Otelimiz Ana tren istasyonuna (Central station) oldukça yakındı. Biz de gezimize Amsterdam'ın kuzeyinde bulunan tarihi istasyon noktasından başladık. Bu bölge tüm şehir içi tramvay ve tren ulaşımının merkez noktası


Bizim gibi gece yarısı Amsterdam'a varmadıysanız havaalanından ana tren istasyonuna giden treni kullanabilirsiniz (3.5 €/kişi, 15 dk). Havaalanı - Tren istasyonu taksi ile 40 €.
Amsterdam'da turistler için "I amsterdam" adlı bir kart oluşturulmuş. 24-48 yada 72 saatlik süreyle tramvay, metro, bir çok müze girişleri ücretsiz, bir çok restorantta da indirim uyguluyorlar. Biz, central station'ın karşısındaki tourist information'dan 48 saatlik kartı aldık (48€/1kişi)


Central station'ın yanında devasa bir bisiklet parkı var




İstasyonun tam karşısında şehrin en büyük kilisesi St. Nicolaaskerk görünüyor.




İstasyon çevresi gezimizi tamamlayıp otelimizden çantalarımızı alıyor ve asıl kalacağımız evimize gidiyoruz. Burası tipik bir amsterdam evi (120 €/gece)






Evlerin bu dar merdivenlerinden eşya çıkaramadıkları için, binaların çatısında bulunan çengellerde eşyaları dış cepheden çıkarıyorlarmış. Bu nedenle de evler hafif öne eğimli inşa edilmiş. 



Evimiz tam Amsterdam'ın merkezinde, çiçek pazarının içinde. Burada özellikle laleler olmak üzere her çeşit çiçek bulunuyor. 




Eşyalarımızı yerleştirdikten sonra şehrin kuzeyine doğru yürüdük. Leidseplein, şehrin en işlek ve hareketli yerlerinden biri. Burada bulunan tekne turu ile şehrin kanallarında 1 saatlik gezi yaptık (12€/kişi;I amsterdam kartına bedava)




Kanal gezisinin en ilginç noktası, kanalda bulunan tekne evler herhalde. Bir evde bulunan tüm teknolojinin bulunduğu bu evler de Amsterdam'ın ayrı bir güzelliği






Evlerin bazılarında bulunan büyük panjurlara bayıldım




Tekne turundan sonra Leidseplein'e yürüme mesafesindeki Volderpark'a  gittik. Tostumuzu da aldık. Öğlen yemeğimizi burada yedik





Park çok büyük tümünü gezmek mümkün değil. Başka bir kapısından çıkıp arka sokaklarda dolaştık. 




Akşam yemeğini Leidseplein'deki harika bir Arjantin restorantında yedik.



Daha sonra meydandaki bir barda oturup etrafı seyrettik




Meydanın ortasına kurulmuş olan seyyar tuvaletler oldukça ilginçti doğrusu !!




2. günümüzü müzelere ayırdık. Museumplein ismi verilen ve Amsterdam'ın en bilinen müzelerinin olduğu yere gidiyoruz




Meydanda bulunan bahar çiçeklerine bayıldım




İlk durağımız Van Gogh Müzesi. (12€/1 kişi - Iamsterdam karta bedava).  Van Gogh'un "patates yiyenler, vazodaki günebakanlar" gibi bilinen tüm resimlerini görmeniz mümkün.




Van Gogh'un "yıldızlı gece" adlı tablosu Paris'e gitmiş. Biz de kapıdaki taklidi ile idare ettik. Hem bununla fotoğraf da çektirebiliyorsun :)




Sırada Rijksmuseum var. (14€/1 kişi - Iamsterdan kart ile ücretsiz). Burası Ulusal Sanat Müzesi. Hollanda sanatında önemli yeri olan sanatçıların eserleri bulunmakta




Bu müzeye asıl damgasını vuran Rembrandt'ın tabloları. Bu müzeyi gezmek bir tam gününüzü alabilir. Özellikle Rembrandt'ın "Gece Bekçisi" tablosu muhteşem




Müzeler meydanında bulunan Amsterdamlıların turistik logosu olan "I amsterdam" yazısı önünde fotoğraf çektirmezsek olmaz





 
Müzelere veda edip antika ve el sanatları dükkanları bulunan "Spiegelstraat" sokağından yürümeye başladık




Buradan bir kaç hediyelik eşya aldıktan sonra Amsterdam'ın diğer bir eğlenceli merkezine, Rembrandt meydanına gitmeye karar verdik




Burada bir çok cafe var ve yer bulmak neredeyse imkansız




Burada bir cafede Hollanda'nın meşhur içkisi ? den tattık...içmedik, içemedik, çünkü sevemedik :)




Eğlenceli, coşkulu tipler bu meydanda oldukça boldu 




Madem Rembrandt meydanındayız, bir de Rembrandt'ın müzeye çevrilen evini görelim dedik




Rembrandt, resimden kazandığı tüm parayı uzakdoğudan ve Hindistan'dan gelen ev aksesuarları, savaş aletleri ve çeşitli lüks tüketime harcadığından daha sonra bu evden taşınmak zorunda kalmış. Biz en çok yatağını beğendik :)




Hollanda mutfağında, eski sömürgesi Endonezya'nın yemekleri önemli yer tutuyormuş diye biz de akşam yemeğimizi bir Endonezya restorantında yemeğe karar verdik




Yedik yemesine ama bir önceki akşam yediğimiz yemekle karşılaştırılmazdı bile.. Bizim damak tadımıza pek uymadı açıkçası. 
Yemeğimizin ardından Amsterdam'ın asıl merkezi Dam meydanına yürüdük. Meydanın tam ortasına kurulmuş lunaparkta biraz vakit geçirdik.




Başımız epey döndürdükten sonra meşhur Red Light sokağına yürüdük. Burası Dam meydanına oldukça yakın. Bir sürü ev, evin içinde kızlar bikinili halleriyle camdan dışarı bakıyor, kalabalık da onlara. Tabi bakmakla yetinmeyenler de var ama onlar azınlıkta. Resim çekmek yasakmış, bizim de çekebildiğimiz tek resim bu oldu :)




Bu sokağı anlatmakla olmaz gidip görmek lazım, en güzeli de bu kadar seks turizminin ve alkolün yanında hiçbir olayın çıkmıyor olması
Ertesi sabah, Dam meydanını gündüz gözüyle de dolaştık. Tarihi bir binada bulunan Magna Plaza alışveriş merkezini gezdik. 




Zamanımız yetseydi ve biraza daha az kuyruk olsaydı Anne Frank'ın evini de gezecektik ama olmadı. Biz de yakındaki meşhur Pancake yapan bir yerde kahvemizi içip pancake yedikten sonra İstanbul yollarına düştük




Geziden kısa bir not: şehrin en önemli turistik olayı coffeeshop'lar tabi ki... görmek, denemek tatilcilere kalmış. Keyifli, olaysız, problemsiz yerler. 

1 yorum:

  1. Tatlım, ne kadar güzel bir site olmuş, çok hoş yazı ve resimler, üstelik son derece yararlı bilgiler. Ellerine sağlık, çok tebrikler, Sibel Köksoy

    YanıtlaSil