MISIR


Kurban Bayramı 9 gün olmuş. Evde oturulur mu? Sıcak yerlere kaçmak lazım ama uçak biletleri de uçmuş. O zaman napalım? Hem yakın, hem sıcak, hem de merak edilen bir yer olan Mısır'a gidelim dedik


Mısır & Nil gezisi, münferit gezi yapmaya pek elverişli gözükmediğinden biz de Bamtur'dan tur almaya karar verdik. Bu gezi de bize ablamız Sibel de katıldı ve düştük yollara...


 Daha doğrusu düşemedik. "Uçak saati 7.00'de idi. yok yok 11.30'a alındı sonra" diyerek sırada sohbetler yaptık ama charter uçağımız kalktı 14.30'da. Uçuş direk Luxor'a...


Böylece akşam karanlığında vardık Luxor'a. Herkes yorgunluktan ölüyor. Hadi gemimize gidelim de rahatlayalım dedik; ama bizi götürdükleri gemi Bamtur'un iddia ettiği M/S Lady Diana gemisi değil, çok daha küçük olan Nile Jewel gemisiydi. Haydiiii herkes başladı bağırıp çağırmaya.
Değişecek bir şey var mı yok. Bizim gemiyi dışarıdan çekme fırsatım olmadı ama Nil'deki diğer güzel gemileri yakaladım


İlk gün akşam saatinde varınca, program sarktı ertesi güne. Bu nedenle sabah kalkış saatimiz sabah 5.00 oldu. Biz de vurduk kafayı yattık erkenden. Sabahın erken saatinde Nil manzarasına uyandık


İlk durağımız "Krallar Vadisi". Günesin doğuşunda krallar vadisinin üstünde balonla gezi yapıyorlardı. Biz de manzarasını kullandık


Eski Mısır inancında, Nil'in doğu yakası, yani güneşin doğduğu taraf yaşamın başlangıcı ve devam ettiği yer olarak görülürken; batı yakası (güneşin batışı) ölümle özdeşleştirilmiştir. Bu nedenle Mısırlılar, mezarlarını Nil'in batı yakasına yapmışlar.
Daha önceleri büyük ve gösterişli piramitler içine mumyalanarak gömülen firavunlar, mezar soyguncularından kurtulamamış. Bu sebeble yeni hanedanlık zamanında Luxor (Teb)'un batı yakasındaki tepeye toplamda 66 kral mezarı yapılmış. Bunlar gösterişten uzak, yerleri tam olarak belli olmayan yapılar...

( Fotoğraf tarihpedia.com sitesinden alınmıştır)
Tüm önlemlere rağmen, bu mezarlar da soyulmaktan kurtulamamış. Firavun mumyalarının bozulmasından endişelenen rahipler, Seti, Ramses gibi bir çok firavunun mumyasını Deyr-ül Bahri denen bölgede bir yarığa gizlemişler
1881 yılına kadar kimse onları bulamamış. Tarihi firavunları bulanlar da yine hırsızlarmış. Piyasada dolaşan tarihi eserleri farkeden Mısır yetkilileri hırsızları sorgulayarak firavunlara ulaşmış
Eski eserler uzmanı Gaston Maspero şöyle yazmış "Ama ne firavunlar! Mısır tarihinin belki de en önemli firavunları, III. Tutmose, I. Seti, Kurtarıcı Ahmose ve Fetihçi Ramses... isimlerinden daha fazlasını hiçbir zaman bilemeyeceğimizi sandığımız bu kişilerin bedenlerini görüp onlara dokundukça rüyada olup olmadığımı soruyorum kendime "
Mumyalar, 300 kişilik bir ekip yardımıyla buradan gemiye yüklenip Kahire'ye doğru yola çıkmış. Nil kıyısında yaşayan Mısır halkı, silah atarak eski krallarını yol boyunca selamlamışlar


İkinci gezi noktamız, Mısır tarihindeki ilk kadın firavun Hatşepsut'un tapınağı.
Dağın içine oyularak yapılan ve tanrı Amon'a ithaf edilen bu tapınak, M.Ö. 1473 tarihinde yapılmış. Hatşepsut, üvey kardeşi II. Tutmose ile evlenmiş. Kocası, erkenden ölünce bir harem kızından olan oğlu III. Tutmose firavun oluyor; fakat bu firavun çok küçük olduğundan firavun Hatşepsut oluyor ve 15 yıl Mısır'ı yönetiyor


Tapınağın girişindeki Mısır tanrısı şahin başlı Horus, Ege'nin en sevdiği tanrı figürü oldu. (Kuşun neden tanrı olduğunu anlayamadı ama). Tapınağın iç bölgesi kapalıydı. Sadece avlu kısmında dolaşabildik


Saat 11'de acayip bir sıcak başladı. Karnımız acıktı, ama gezmeye devam dedi rehberimiz. "Bugün buraları bitecek". Sırada Karnak tapınağı var


Karnak tapınağı, M.Ö 13 yy'da yapılmaya başlanan ve 2000 yıl boyunca sürekli eklemelerle büyümeye devam eden tarihin en büyük tapınak külliyesi. Girişindeki koç başlı Amon heykelleri tapınağı korumak için...


İçindeki kabartmalı sütunlar, yaklaşık 134 tane ve 24m boyunda


Güneş ışınları, sazlıkları betimleyen sütunların arasından süzülerek Tanrı Amon'un tapınağını aydınlatıyordu 


Karnak tapınağında zamanında 2 adet, birbirinin aynı obelisk (dikilitaş)bulunmaktaymış. Bunlardan bir tanesi Bizanslılar zamanında bu tapınaktan alınmış ve Sultanahmet meydanına dikilmiş...


Günün son gezi noktası "Luxor Tapınağı" Burası, Karnak tapınağına göre daha küçük bir tapınak


Tanrı Amon-Ra, her yıl bir kereye mahsus olmak üzere Karnak'taki tapınağından çıkıp Luxor tapınağını ziyarete gidermiş. "Opet Şenliği" denilen bu şölen, eski Mısır için çok önemliymiş.. Her yıl firavun, ailesiyle birlikte bu şenlik için Teb'e gelir ve tapınakta Amon ile buluşurmuş, tanrı-firavun görevini daha da pekiştirirmiş.
(Bu arada, bu ziyareti yapan  Amon'un heykeli tabi ki..)


Tapınağın girişinde 2 adet oturur Ramses II heykeli bulunmakta. Ramses heykellerinin yanında 2 dikilitaş varmış zamanında. Şimdi bir tane kalmış. Diğeri Paris'te Concorde meydanını süslüyor şimdi


Ege yorulunca, gruptan Nidai amcası onu sırtında taşıdı uzun bir süre :)
Biz de rahat rahat dolaştık sayesinde ...


Bu tapınağın bir ilginç özelliği de, zamanla toprak altnda kalmış olması. Burada bir tapınak olduğunu bilmeyen Mısırlılar, bir cami inşa ediyorlar. Cami tamamlandıktan sonra farkedilen tapınak, ortaya çıkarılınca böyle ilginç bir manzara oluşmuş
(Caminin kapısı direk tapınağa açılıyor :) )


Tarihi Mısır'dan ayrılıp günümüzün Mısır'ına geçiyoruz. Artık gemiye gidip yemek yiyeceğiz


Tüm gezi boyunca yemekler çok güzeldi ve bizim damak tadımıza çok uygundu. Gıda zehirlenmesi yaşayan da hiç duymadım (Bu tabi gemi için geçerli. Kahire'de herkes berbattı :) ) Artık keyif zamanı. Gelsin biralar ve Nil keyfi. Rotamız... Edfu


Havuz küçük diye kimse girmedi. Millet birbirini kesmekten bikini bile giyemedi :) Ohhh biz yaptık valla sefamızı....


Nil, her daim çok güzel, ama güneş batımında sanki daha da bir güzeldi



Gemi tüm gece hareket halindeydi. Sabah gözümüzü Edfu'da açtık


Uyanma saatimiz yine 05.30. "Geminin kalkış saatine göre turu ayarlıyoruz" dediler. Bir kere daha uykulu gözlerle tura başlıyoruz. Geminin önünde bekleyen faytonlarla tepede bulunan Edfu tapınağı'na gidiyoruz


Edfu tapınağı, Mısır Tanrısı Horus'a adanmış bir tapınak


Bu tapınak, biraz daha yeni. M.Ö. 237-57 tarihleri arasında "Ptolemiler" tarafından yapılmış. Kim bu Ptolemiler ?


Büyük İskender, M.Ö 333 yılında Mısır'a girer ve Perslerin yıktığı tüm tapınakları onartır ve meşhur İskenderiye şehrini kurar


Büyük İskender'in ölümünden sonra Makedon kurmayları,  imparatorluğu aralarında paylaşır. Böylece Ptolemaios isimli kurmayı, kendini Mısır'ın firavunu ilan eder ve ülke 300 yıl boyunca Ptolemilerin yönetiminde kalır. Son hükümdar ise meşhur 7. Kleopatra'dır


7. Kleopatra, kardeşi ile evlendirilir, fakat bir yandan da Roma İmparatoru J. Sezar'ın da metresi olur ve Sezar'dan bir oğlu olur. Sezar'ın senatoda öldürülmesinden sonra Roma İmparatorluğu'nu parçalara bölen Marcus Antonius, Kleopatra'yı Kilikya'ya çağırtır. Kleopatra, mor yelkenli, gümüş kürekli teknesiyle, müzikler eşliğinde ve parfüm kokuları içinde Kilikya'ya varır. Marcus Antonius Kleopatra'ya aşık olur ve hareketli bir aşk yaşamaya başlarlar. Bu arada M. Antonius'un rakibi Oktavius harekete geçer ve İskenderiye'ye girer. Bu baskın sonrasında Marcus Antonius kendini kılıcının üstüne bırakır, Kleopatra da intihar eder. Octavius, her ikisini de Kleopatra'nın kraliyet mezarına gömülmelerini emreder


Ptolemilere ait bu Edfu tapınağında, kalabalık nedeniyle kapalı alanlara girme şansımız olmadı; fakat oğluma gezdiği yerler yetmedi ve içerideki heykelleri göremedi diye bana epey kızdı :)


Neyse ki kızgınlığı çabuk geçiyor ...


Edfu'da sadece bu tapınağı gezip, gemiye geri döndük. Kom Ombo'ya doğru gemimiz hareket etti. 4 saatlik gemi yolculuğumuz boyunca, Nil'in keyfini çıkardık


Çöl içinde bir çiçek gibi Nil nehri... Aswan barajı yapılana kadar, her yaz Etiyopya'nın yüksek bölgelerine yağan muson yağmurları, Nil'in taşmasına neden olurmuş. Temmuz-eylül ayları taşkın mevsimi... Böylece topraklar sulanır ve arkasında balçık deniz bırakarak geri çekilirmiş


Gezi gemilerinden başka, özel Nil tekneleri de vardı ve çok güzel görünüyorlardı


Bizim gemimiz küçük ve biraz da yavaş olduğundan yolculuğumuz nerdeyse 6 saat sürdü. Ye, yat, uyukla ....


Artık hava kararmaya başladı ama biz bir türlü Kom Ombo'ya varamadık


Akşam saatlerinde Nil manzarası bir başka güzeldi



Akşam saatinde vardığımız Kom Ombo'da yine Ptolemiler dönemine ait Sobek tapınağını gezdik. Sobek yeni tanıştığımız bir tanrı :) Timsah başlı tanrı


Bu sefer tura pek katılmadan taşların üstünde hoplaya zıplaya gezdik bu tapınağı da


Bu rölyefi bir canavara benzettik. Gözleri de hipnotize olmuş ...


Yemekten sonra, gemide Mısır gecesi düzenlendi. İki yerel rehberimiz, grubu eğlendirmeye çalıştı.


Gece geç saatlerde Aswan'a vardık


Sabah daha insanca bir saatte (7.00)de kalktık. Bizi Aswan barajına götürdüler. 1960'lı yıllarda yapılan bu baraj sayesinde artık Nil nehri taşmıyormuş, fakat eskiden olduğu gibi alüvyonlu topraklar da kıyıya gelmiyor demektir bu ...
Barajın içinde timsahlar vardı


Daha sonra bizi "felluca" denen motorsuz yelkenlilerle Nil'in ortasında bulunan bir adacıktaki botanik bahçesine götürdüler


Tekne sahibi Nübyeli amca, tekneyi bir kaç kere sazlıklara soktu ama yine de çabasını taktir ettik doğrusu. Hiç kolay bir şey değil bu tekneyi kullanmak


Ilık bir hava, Nil üstünde tekne gezisi. Belki de bu seyahatin en güzel anlarıydı


Sonunda çöl manzaralı botanik bahçemize ulaştık


İçinde biraz yürüyüş yapıp parkın sonundaki kahvede türk kahvemizi içtik


Her yerde kemençe benzeri bir garip müzik aleti satıyorlar. Satıcılar çok güzel çalıyor ama biz pek beceremedik


Öğle yemeği için gemiye döndük. Yemekten sonra Nübye köyüne extra tur düzenlediler (35€). Bu sefer motorlu teknelere bindik


Yol boyunca Nil ve çöl biraradaydı. Harika manzaralar oluştu


Turistler, tepelerden eğlence olsun diye çığlıklar atarak koşuyorlardı


Yolculuğun sonunda bizi köye yakın bir yere deveye bindirmeye götürdüler. Burada develere konvoy halinde biniliyormuş. Tüm grup önce develere bindi ve develerin hepsi beraber ayağa kalktı. 20 dakikalık macera başlamış oldu


Ege, bu pozu verdikten sonra binmekten vazgeçti. İyi ki de inmiş. Biz bir cesaret Sibel ile bindik. Ah binmez olaydım... Develer tam yolun kıyısında yürüdüler, canları istedi hızlandılar, istedi yavaşladılar. İndiğimde toprağı öpecektim


Deveye binmek istemeyenler, tekneyle rahat, rahat köye ulaştılar


Nübye, Mısır'ın Sudan'a yakın sınır bölgesi. Tarih boyunca Mısırlıların asker, işci ihtiyacını karşılamış bir bölge.
Gezdiğimiz Nübye köyü, tamamen turistik bir köy olmuş. Bizi bir eve götürdüler. Buradaki tüm evlerde timsah besliyorlarmış. Turistler buraya gelip timsahları seviyor ve bahşiş bırakıyorlar


Nübyeli teyzeler, çay (?) ikram ediyor, diğerleri de dövme yapıyorlar. Turdaki herkes her yerine dövme yaptırdı. Köylü teyze bir ara cinnet geçirecek sandım (Dövme ücreti geziye dahil :))




Gemideki son gecemiz... Daha doğrusu biz öyle biliyorduk, fakat rehberimiz güvenlik nedeniyle Aswan - Abu Simbel arası karayolu yolculuğumuzun konvoyla yapıldığnı ve gece 02.30'da yola çıkacağımızı söyledi. Elimizde kumanyalar, gece yarısı yola çıktık. Yolculuk 3.5 saat sürdü.
Güneşin çölden doğuşunu seyrettik. Keşke otobüste olmasaydık o anda. Ne çok isterdim sakin bir şekilde seyretmeyi o anı (Horlamalar olmaksızın ...)


Yorgun ve uykusuz bir şekilde vardık Abu Simbel'e. Belki de bu yüzden tam varamadım tadına. Oysa ki bu tatilde en çok görmek istediğim yerdi


Yeni krallık döneminde, II. Ramses tarafından yaptırılmış bu tapınak. Ön cephede 4 adet 20 m boyunda oturan Ramses heykeli bulunmakta


Firavun'un aile bireylerinin ve çok sevgili karısı Nefertiti'nin heykelleri de ayaklarının yanında yerleştirilmiş
(Ramses, Nefertiti ve tipi kaymış ben :)


Ramses'in bu en büyük tapınağında, ayrıca Karnak ve Luxor tapınaklarının duvarlarında Hititlerle yaptığı "Kadeş savaşı" anlatılmakta... Suriye sınırları içinde bulunan Kadeş, hem Mısırlılar hem de Hititler için önemliymiş. 20.000 kişilik ordusuyla Kadeş yakınlarına gelen Ramses, yakaladığı 2 Hititli askerin Hitit ordusunun çok uzakta olduğunu söylemesi üzerine Kadeş'i 5000 kadar askerle kuşatmış. Oysa 37.000 kişilik Hitit ordusu çok yakındaydı... Yakalanan 2 asker ise Hitit casusuymuş. Ramses'in diğer askerleri yardıma gelene kadar Hititler çoğunu bozguna uğratmış. Ertesi gün Ramses tüm ordusuyla buluşmuş ve çok şiddetli çatışmalar sonunda iki taraf yenişememiş ve Hititlerin ateşkes önermesiyle herkes ülkesine dönmüş


Ramses, bunu büyük bir zafer gibi her yere yazdırmış. Resimler hep bunu anlatıyor. Her savaşta olduğu gibi ölen öldüğüyle kalmış. Hititlere Kadeş'i vermiş, kendi de Hattuşili'nin 2 kızıyla evlenmiş. Çok sevgili karısı Nefertiti en uzun olmak üzere toplamda 8 kez evlenmiş. Eşlerinden biri kardeşi, diğer ikisi de kendi kızıymış.
Yani Cristian Jacq'ın kitabında anlattığı Ramses, tamamen bir roman. Bunun yanında Ramses zamanında Mısır'ın refah içinde yaşadığını da unutmamak lazım, ayrıca Ramses yine sevgili karısı Nefertiti'yi unutmamış. Abu Simbel tapınağının yanına karısı için de bir tapınak yaptırmış


Ege'nin elinde tuttuğu Abu Simbel'in kapısının anahtarı. Bu şekil, tüm rahip ve firavunların ellerinde görülüyor. "Yaşam ya da sonsuzluk anahtarı" ya da "Ankh" olarak olarak bilinen bu işaret, ölümden sonraki hayatı anlatmakta


Bu dünya harikası tapınak, Aswan barajı yapılırken sular altında kalma ihtimalinden dolayı parçalar halinde daha yüksek bölgeye taşınmış. Bu olay da tapınağın etkisini bir kat daha arttırıyor. Fotoğraf, Abu Simbel'in eski halini gösteriyor
(fotoğraf reviews.in.88db.com/ sitesinden alınmıştır)
abu simbel temple - egypt

Bu muhteşem tapınağı gezmemiz için bize sadece 1 saat verdiler. Tüm gece uykusuz yolculuktan sonra hızlıca yapılan bir tur daha... Aslında tüm tapınakları koşarcasına gezdik. Hem o kadar erken kalkıp neden bu kadar kısa kaldığımızı bür türlü anlamadım
Abu Simbel'den 10 dakika uzaklıktaki Abu Simbel havaalanından Kahire'ye uçtuk. Tüm turlar oradaydı. Bir arbede, dolmuş usulu uçağa binişten 1 saat sonra Kahire'deydik. Çok sevgili otelimize güç bela ulaştık


Otelimiz (Cataract pyramids resort), piramitlere oldukça yakın bir bölgede, bir bataklığın yanına yapılmış. Oteli dıştan gördün mü harika, kocaman havuzu, bahçesi var. Fakat odalar öyle pis ki anlatamam. Bir de bataklığın sivrisinekleri. Otelin bahçesinde her gece yapılan, bangır bangır arap müzikli düğünlerinden de bahsetmezsem aklım kalır. Oteli hatırlamamak için fotoğraf bile çekmedim
İlk akşam güzel bir akşam yemeği yiyelim bari dedik ve Hard Rock Cafe'ye gittik


Hard Rock Cafe, şehir merkezinde (Grand Hyatt otelin altında). Taksici ile pazarlıkla 40LE geldik. (Bu arada 1TL: 2.5 LE ). Yemek sonrası otelimize döndük. Düğün müziğinden dolayı uyumak mümkün olmadığından biramızı içip bahçede oturduk


Kahire'de artık gruptan ayrılmaya karar verdik ve bir gün önce bizi Hard Rock'a götüren taksiciyle 2 gün boyunca bizi gezdirmesi koşuluyla toplam 200LE'ye anlaştık. Sabah 9.00'da gelip bizi aldı.
Kahire'deki binaların hepsi kum rengi. Çöl fırtınasından dolayı rengi nasıl olsa değişecek diyerek boyama ihtiyacı duymuyorlarmış


İlk durağımız Kahire müzesi (giriş 60 LE/ mumyalar odası 100 LE) İçerisi anlatılmaz yaşanır. Özellikle de Tutankamon'un mezarından çıkan eşyaları...Diğer firavunlar gibi Tutankamon'un da mezarı soyguncular tarafından bulunmuş olsaydı herhalde Tutankamon'u kimse tanımazdı. Bir de mumyaların odası... Seti'yle, Ramses'le tanışmak harikaydı


Müze sonrasında biraz şehir turu yaptık



Taksi şöförümüz bir gün önce istediğimiz her yere götüreceğini söylerken bir kaç yerden sonra söylenmeye başladı. Biz de günlük parasını ödeyip kendi başımıza gezmeye karar verdik
Khan El-Khalil çarşına gittik. Mahmutpaşa gibi bir yer burası


Çarşının içinde turistlerin en çok rağbet ettikleri yer olan Fishawi adı bir kahve var. Avrupalı turistlere oldukça egzotik geliyor herhalde. Burada türk kahvesi içtik. Tabi satıcıların izin verdiği ölçüde...


Yemek yiyecek düzgün bir yer bulamadığımız için KFC'ye gittik şehir merkezinde. Nasıl kalabalık, bütün Kahire gençliği oradaydı herhalde. Bir hamburger almamız 45 dk sürdü. Biz de apar topar otelimize geri döndük. Ne de olsa akşama yine düğün var otelde. Hazırlanmamız lazım :)

Ertesi sabah, taksiyle piramitlere gitmeye karar verdik (giriş: 60LE)


Eski Mısır'da yapılan ilk piramid, hepimizin bildiği Giza'daki piramidler değilmiş. İlk piramid, İÖ 2630 yılında Kral Zoser'in Sakkara bölgesindeki basamak piramidi.
Daha sonra firavunlar arasında piramid geleneği başlıyor ve Giza'daki muhteşem piramitler yapılıyor


Piramitlerin, firavunların ölümden sonra güneş tanrısının yanına ulaşacakları,  gökyüzüne uzanan basamaklar olduğuna inanılırlarmış


M.Ö 2250 yılında tamamlanan, Firavun Hufu'ya ait olan büyük piramitin (Keops piramiti) inşaatı tam 20 yıl sürmüş. Yapımında 2.5 ton ağırlığında 2.5 milyon taş blok kullanılmış. Bu taş bloklar, piramitleri çevreleyen rampalarla piramitlerin üst kısımlarına çıkarılmış
  

Hufu'nun oğlu firavun Hafre, Giza'daki 2. piramiti yaptırmıştır (Kefren Piramiti)


Piramitin tümü, beyaz kireçtaşıyla kaplanmış, fakat ortaçağda Kahire kalesinin yapımında kullanılmak için sökülmüş. Sadece üst parçası kalmış


Firavun Hafre, yüzünün taşa yontulmuş halini çok seviyormuş. Bu nedenle piramit bölgesine aslan vücutlu kendi yüzünden Sfenks heykelini yaptırmış


Giza ovasındaki 3. piramit, Hafre'nin oğlu Firavun Menkaure (Mikerinos). Diğer piramitlere göre oldukça küçük...


Piramitlerin inşaatı, Mısır'ın toplumsal ve politik yapısına da katkıda bulunmuş. Her yıl 30.000 işci piramitlerin yapımında çalışmış.
Mezarların yapımında çalışan işçiler ve ailelerinin ihtiyaçlarının karşılanması ekonomiyi canlandırmış, ancak  önemli bir yük de bindirmiş. Bu nedenle, daha sonra yapılan piramitlerin hiçbiri Giza piramitleri kadar gösterişli olamamış


Piramitleri ziyaret ettiğimiz gün, bayram tatili nedeniyle Mısırlı çocuklar da ziyarete gelmişti. Ege ile birçok çocuk fotoğraf çektirmek istediler. Bizimle de para almak için satıcılar :)


Öğle yemeği için güzel bir yerlere gidelim dedik ve Kahire'nin Zamalek denen bölgesine gittik (50LE). Burası Nil'in ortasındaki Gezira adasında bir bölge. Kahire'nin zengin bir bölgesi :)


Zamalek bölgesinde Nil'in hemen kenarındaki Marriott otele gittik. Çok güzel bir otel burası. Harika bir bahçesi var ve yemekleri muhteşemdi (20tl/kişi başı)

Yemekten sonra Nil kıyısında yürüyüşe çıktık


Nil'de hem gezip hem de yemek yiyebileceğiniz tekneler var. Gezi boyunca dans şovları da sergiliyorlarmış  (Nile maxim )
Biz sadece kahve içtik

,

Otele dönerken bindiğimiz taksi hiç birşey demeden taksimetre açtı. Şimdiye kadar Kahire'de yaptığımız en uzun yolu yaptık ve sonuç : 15 LE
Otelde bizi bir süpriz daha bekliyordu. Sabah 11.00'de olan uçak saatimiz saat 6.00'ya alınmış. Geç kalkan uçak gördüm de erken kalkanı görmemiştim. Bu da bizim gece 2.30'da otelden çıkmamız anlamına geliyordu


Sonuç olarak, tarihiyle büyüleyen bu ülke, hayatınızda 1 kere görülmesi gereken bir yer; fakat siz siz olun seçeceğiniz tur şirketine dikkat edin. Turların hepsi benzer geziyi yapıyor zaten, ama tur şirketinin ciddiyeti, rehberinin kalitesi farkı yaratıyor


Başvurulan Kaynaklar:
  • Gizemli ülke: Mısır (National Geographic)









1 yorum:

  1. Harika olmuş,Ümran'cım.Yüzümde tebessümle tekrar gittim Mısır'a.Şimdi düşünüyorumda muhteşem bir tarih ve muhteşem yol arkadaşlığınız için teşekkürler.

    YanıtlaSil